26 Aralık 2017 – 26 Aralık 2018

25 Aralık 2017 günü hastaneye yatmaya karar verdim. Z planımdı. Eh, her şey istediğimiz gibi olamaz doktor Serap o gün için saatin geç olduğunu ve ertesi gün gelmem gerektiğini söylemişti. Ama ben o yurt odasında bir gece daha geçiremezdim. Kilyosa bir gece daha geçiremezdim. Çok kötü durumdaydım. “Yıkık”tım.

Ben de sakince annemi aradım, hastaneye yatmam gereken zamanın geldiğini söyledim. Bir valize, içeri alacaklarını düşündüğüm birkaç parça bir şey koydum. Geçen gecelerden birinden kalan bitmemiş votka şişesini aldım yanımda. Sarıyere yollandım. Hakimevine. (Annem orada kalırsam endişelenmezdi, herhangi bir yerde kalırsam kafayı yiyebilirdi.) Kendime bi oda tuttum. Güzel bir akşam yemeği yedim. Havuzun kenarından boğaz köprülerinden birini izledim. Odaya geri döndüm. İçtim biraz ama tamamını bitiremedim. (HAYRET!) Tinderdan tanıştığım bir çocukla telefonda konuşup ağladım. (O çocukla geçenlerde tekrar karşılaştık tinderda, ben tamamen varlığını unutmuştum bana tekrar kendini hatırlattı ama ertesi gün eşleşmeyi kaldırmıştı sanırım artık o kadar ilginç gelmedim- hüzün biraz) Temiz, güzel kokan çarşafların ve Keşin yanında uyudum.

Sabah uyandığımda taksiyle üniversiteye gittim. (vov taksi, 40 lira falan tutmuştu ve içim o kadar da acımamıştı ilk defa) Doktor Serap sıradaki duraktı. İçeri girdim. Değerli valizimi güvenliğe emanet ettim. Medikoya gittim.

Durum çok utanç vericiydi ama tek bir an hariç hiç umrumda değildi ne kadar utanç verici olduğu. Olay şuydu: Hemşire bana araç ayarlamaya çalışıyordu. (ben metroyla giderim diye düşünmüştüm hatta hastaneye yatmadan önce date ayarlamıştım kendime-ruhumun oruspuluğuna bakar mısınız hala çalışıyor!) Bunu yaparken tüm medikonun içinde şöyle bir şey bağırmıştı: “BAKIRKÖY RUH VE SİNİRE GİDECEK Bİ HASTA VAR SEN ÖĞLE TATİLİNDEN BAHSEDİYORSUN. BANA ARAÇ AYARLA.” Etrafımdakilere bakamadım bile o an kim var kim yok bilmiyorum. Muhtemelen hiçbirini tanımıyordum ama olsun.

Eh, hemşire sayesinde araç ayarlandı, güvenlik abi ayarlandı, şoför de tamamdı. Giderken arkamızdan bakan doktor Serap da el sallayıp arkamdan su dökseydi delirecektim.

1 saati aşkın yol. Trafik. Uyuyor taklidi yapan ben. Hemşire ve güvenliğin konuşmaları.

-Neden biz götürüyoruz ki bu kızcağızı, ailesi falan yok muymuş?

+Ne bileyim yok ki herhalde biz götürüyoruz.

Uyuyor taklidi yapmaya devam etmeye çalışırken sessizce ağlayan bir Elif.

Hastaneye vardık. Bu arada hastanenin içinde hastane varmış resmen. Arabayla hastaneye giriş ve ruh ve sinire giriş arasında en az 5 dakika gitmişizdir. Park ettik. Sanki acizmişim gibi valizimi falan aldı güvenlik abi, şoför arabada beklerken biz üçümüz oranın aciline gittik. Valizimi x rayden geçirdiler. Valizim ve ben kaldık sonra. Diğerlerini içeri almadılar görüşme yapacağız dediler. Doktor odası gibi bir yere girdim ve doktoru beklemeye başladım.

Bir tane adam girdi beyaz önlüklü. Bana anlat dedi. Son şansım, Z planım olduğunu biliyordum. Kendimi yapabileceğim en iyi şekilde ifade ettim. Buraya kabul edilmezsem öleceğimi-gerçek anlamda biliyordum. Çok kayıptım. (Şimdi değilim sanırım ama hala bir şüphe var- en azından kendimi kesmedim hala) Hatta biraz fazla gözyaşı döktüm, hatırlamıyorum ama birkaç yalan da uydurmuşumdur beni alması için bence.

Dinledi, dinledi, dinledi. Sonunda baktı bana. Ayağa kalkıp kapıyı açtı. Gel bir bak dedi. Baktım. Karşı muayene odasında dizleri üstüne çökmüş, elleriyle başını tutan, bir şeyler mırıldanıp şu an tarif edemeyeceğim ve biraz unuttuğum hareketleri yapan bir kadın vardı. “Böyle kişilerle dolu bir koğuşa gitmeyi gerçekten istiyor musun?” dedi. Korkacağımı sanıyordu. “Başka çarem yok” dedim sakince göz yaşlarımı silerken. “Tamam” dedi.

Elime birkaç kağıt verdi. İmzala dedi. Eh, annem hukukçu benim, okumadığım şeyleri imzalamamak genlerimde var. “Önce okuyacağım problem olmazsa” dedim. Biraz işim var şimdi geliyorum sen oku diyerek çıktı odadan. Baya standart prosedürdü. Ama bana biraz korkunç gelmişti şey kısmı.. Üzerimde onaylanmamış tedaviler denenmesine izin veriyordum imzalarken. Dediğim gibi, başka çarem yoktu. Biliyordum. İmzaladım. Doktor geri geldi. O da imzaladı ve bir şeyler söyledi. Sonra bir hemşireye beni götürmesini söyledi.

Valizim, çantam ve ben bir odaya götürüldük. Hemşire açtı valizi. Hepsini döktü. Görünüşe göre BRSHHde votkaya, tütsüye, çakmağa izin verilmiyormuş. Hemşireye eğer atılmayacaklarsa kendisinin alabileceğini söyledim. O da bana kot pantolonumu çıkarıp eşofman giymemi tavsiye etti. O kadar kişinin arasında soyunmayı ilk günden pek sevmeyebilirmişim. Keşke sütyen de yasak olsaydı. 😦 Her neyse, hemşire bana zaman tanıdı ve o başka şeyle ilgilenir gibi yaparken ben de üstümü değiştim. Sonra acilden yataklı kısıma geçtik. (EVET DAHA DAHA DAHA İÇERİSİ VAR HASTALAR NASIL KAÇAMAZ DİYE DÜŞÜNÜP YAPMIŞLAR SANIRIM) Ve H bloguna geldik.

Orada hemşire beni başkalarına bırakıp geri döndü. 16. Koğuşun önünde minik bir sorun çıktı. Anladığım kadarıyla birisinin beni teslim etmesi gerekiyormuş. Kendim yaparım dedim istemediler. Güvenlik imzaladı galiba, emin değilim. Daha sonra da ikisine teşekkür edip özgürlüklerine bıraktım onları. (hiç memnun değillerdi buraya gelmekten ama seslerini çıkarmıyorlardı)

16. Koğuş. İçeri girdim. (ve tahmin edileceği üzere içerinin de içerisi vardı) Etrafa göz atamadım ama bunu yapmaya vaktim sonradan olacaktı henüz bilmesem bile. Beni bir odaya soktular ve tekrar valizim açıldı. Kot pantolon, şal, eşofman ve hoodielerdeki ipler içeriye alınmıyordu. Valiz kesinlikle alınmıyordu. Ayakkabımı çıkartmamı isteyip saçma bir çift terlik verdiler. Burada mini bir şok yaşadım.

Hayalimdeki BRSHH, 9. Hariciye koğuşundaki gibi bir şeydi. Bu tanımıma acil binası çok uyuyordu. Valiz getirip yatağımın kenarına koyabileceğimi, bir oda arkadaşım olacağını, istediğim saatte sigara içebileceğimi ve tütsü yakabileceğimi düşünmüştüm.

Valizin burada duramaz dediler. HA dedim. Kimsem yoktu ki kim alacaktı şaka mıydı bu atayım mı şimdi hepsini diye düşündüm. Açıkladım. Biraz burada tutmalarına ikna ettim.

TEKRAR soyunmamı istediler. Bu sefer 3 görevli beni izlerken soyundum. İç çamaşırımı indirtip içimde bir şey saklamadığıma emin oldular ve doğal olarak her yerimi ellediler. Sonra eğer bir telefon konuşması yapacaksam şimdi yapmam gerektiğini çünkü telefonumun kapalı olacağını söylediler. Annemi aradım. Beraber ağladık. Ben biraz da onun için ağladım. Sonra en kısa zamanda geleceğini söyledi ve kapattık çünkü uzatma dediler bana.

İzin verdikleri kıyafetler, Keş ve çantamla beraber gerçekten koğuş olan koğuşa girdik. Yan kapı. 42 tane küçük kare dolaptan 7 numaraya eşyalarımı koyduk. Hemşire odasına girdik. (Cam ile kaplanmış bölme) Herkes bana bakıyordu. Çantamı elimden aldılar ilk. Kilo, tansiyon, boy ölçtüler, alerjilerimi sordular. Sonra herkesin önünde çantamı ters çevirip içindekileri döktüler. İçindeki her şeyi listelediler. Sigaraları alıp etiketlediler ve kalan her şeyi valizimin olduğu yere koyacaklarını söylediler. (LANET OLASI DEFTERİMİ BİLE ALMAMA İZİN VERMEDİLER-sonradan bunun mantıklı bir seçim olduğunu ve yeni gelen bir hastanın yapabileceklerini izlemeleri gerekip sonradan eline yazması için kalem vermenin doğru olacağını anladım) Kısacık bir süre, orada kaldığım sürece benimle ilgilenecek doktor Binnaz Hanımla tanıştım.

Ve beni DAHA DA İÇERİ gönderdiler. İlk Sadiye ablanın bakışlarından kanım donmuştu-3 gün sonra orada ilk oda arkadaşım olacaktı-(ikinci yazımda bundan bahsetmiş olmam lazım) ve sonra da Gül ve herkesle tanıştım. Sigara ve ilaç saatlerini öğrendim. Hikayeleri dinlemeye, insanları izlemeye ve kendim anlatmaya başladım.

Annem yaklaşık 19.10 gibi aramıştı-sigara saatiydi ve elimdekini Gözdeye bırakmak zorunda kalıp hemşire odasına koşmuştum. Aramasını beklemiyordum çünkü telefon saatleri 5 ile 7 arasındaydı. Hemşire ilk günüm olduğu için bu ayrıcalığın yapıldığını söyleyip 3 dakikadan fazla konuşmamamı söyledi. Sakin kaldım bu sefer çünkü annem ağlıyordu. Onu biraz sakinleştirmeye ve burası hakkında güzellemeler okumaya başladım aklımca rahat ettirecektim. Ertesi gün geleceğini söyledi. Ne istediğimi sordu. Sigara dedim. Bardak ve iç çamaşır. Çok uzatmadan kapattık. İçeri döndüm.

Yatma saatimiz 9du ve bunu öğrendiğimde çok garipsemiştim ama verdikleri ilaçlar sağolsun o kadar da zor olmadı kirli bir yatakta Keş’e sarılarak uyuyakalmam.

 

Geçen sene 26 Aralık günü bunları yaşadım.

Şimdi ise bunları yazabilecek kadar cesur hissediyorum.

Hastane Önünde İncir Ağacı denk geldi bunları yazarken bir kısımda. Çoğu şarkıda olduğu gibi beni bir ağlama tuttu. Sanırım ellerim tutuştu bu kadar şeyi bir anda tekrar hatırlayınca. Ne yazacağımı bilmiyorum belki de.

 

Bu sene 26 Aralık günü ise güzel bir öğrenci semtinde, güzel bir apartmanın güzel bir dairesinde-pencerelerinde demir olmayan- , yanımda onla ilgilenmediğim için uyuyan 1 yaşına 27 Aralık’ta girecek ve doğum günü hediyesi olarak güzel bir kazak almayı düşündüğüm kara kedimle, yanımda sigaram ve kesici delici aletlerim varken bunları yazıyorum.

Artık intihar etmeyi düşünmüyorum. Son bir sene bana bunu kattı. Son bir sene içinde kızdım kadın oldum. Son bir sene 18 yaş büyüdüm. Hala ağlarım, hatta herhangi bir şarkıda veya herhangi bir kelimede ağlarım. Çoğu insan için çok normal gelecek durumlarda triplere girip duygusallaşırım. Komedi dizilerinde ağlıyorum ya bazen, bazen dans şarkısında.. (Ama ağlamanın sinir boşaltması olduğunu öğrendim. Tabi üzüldüğümde de ağlıyorum ama, karıştırmayalım ağlamalarımın sebeplerini saymak çok uzun olur.)

Kendimi genelde iyi hissediyorum, ama bipolarlığa yaklaştığımı biliyorum ve bu benim için problem değil. Doktor Şakir Bey(BRSHHdeki en mantıklı bulduğum hoca) hipomani olduğumu söylemişti. Genelde insanlar şu evrelerden geçer: Normal insan, hipomani, bipolar, şizofren. Biri bana bipolarlık teşhisi koyarsa ilaçlarımı almaya tekrar başlayabilirim ama şu an istemiyorum. Neden mi? Şizofren olmak çok kötü bir şey, ama bipolarlığın ruha iyi geldiğini düşünüyorum. Çünkü hissetmek güzel bir şey, ama çok hissetmek çok güzel bir şey.

Bakırköyü seviyorum. Ev gibi. Güvenli. Huzurlu. 7/24 pijama ile gezebiliyorsun. Bazı eksikleri de var tabi ama 7 yıldızlı otel değil sonuçta. (EVET MARDAN PALACE’TAN BAHSEDİYORUM şimdiki durumu nasıl,  birisi işletiyor mu bilmiyorum ama bir hafta boyunca orada yaşamıştım ve gene de Bakıyköyü tercih edebilirim-kesin emin değilim ama olsun) İstediğini yapabiliyorsun. Altına bile yapabilirsin ve birileri temizler. (tabi altına yapanlar ya yaşlı ya şizofrendi ama yani öyle bir şey olursa bile birileri çaresine bakıyor)

En önemlisi, yazıda hiç bahsetmedim sanırım ama hastabakıcı Perihan abla vardı, bana çok iyiydi. Çıkacağımı öğrendiğim gün sarılıp öpmüştüm doktorların önünde, o da çekil kız yapmıştı. Perihan abla, seni de sevdim, umarım iyi olursun.

Şimdilerde ise gidip orada gönüllü sanat çalışmalarına falan katılmayı düşünüyorum. Eğer tekrar içeri girmeye vaktim olmazsa diye. O havayı solumak için. O iç bahçe için. Ah o iç bahçe.

 

 

Son bir senede her şey çok değişti, ama en çok ben değiştim. Hala deliyim ve deli olmaktan gurur duyuyorum.

Daha yalnızım, arkadaşlarımı kaybettim ve tekrar iletişim kurmaya gerek duymadım. Belki ocak ayından sonra tekrar sosyalleşmeyi düşünebilirim.

Daha mantıklıyım. Annemle daha iyi anlaşıyorum. Annemin sözünü dinlemeyi öğrendim. Büyüklerimi- babaannem ve anneannemi- arada arayıp gönüllerini hoş tutuyorum.

Ders çalışıyorum. Hedeflerim ve ulvi amaçlarım var. (Bir öğretmenimiz bize ulvi amaçlar edinmemiz gerektiğini çünkü -ulvinin zıt anlamlısını unuttum- diğer türlü amacımıza ulaştığımızda yolculuğumuzun biteceğini ve hep daha iyilerini hep daha fazlasını amaçlamanın gelişimimize katkıda bulunacağını söylemişti- hangi öğretmenimdi hatırlamıyorum-)

Ulvi amaçlarımın biri tarafından devam ettirileceğini de biliyorum. (bu başka bir yazı konusu)

 

Şimdi gitme zamanı galiba. Biraz ders çalışmalıyım.

 

 

Aralık 26, 2018

03.13

mor saçlı kız

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s