Kendimi uzun zamandır 36 yaşında hissetmemiştim, bugüne kadar.
Anlatayım, hastaneye yattığımda 18 yaşında bir kızdım. Gördüklerimden, dinlediklerimden ve yaşadıklarımdan sonra oradan 2 hafta içinde 17 yaş yaşlanarak çıktım. 35 yaşında bir kadın gibi hissediyordum. (Yaş 35 yolun yarısı eder gibi değil, yolumun ne zaman biteceğini bilmiyordum. Sadece öyle hissediyordum. Bu yaş grubundan çok çok uzaklardaydım. Hastanedeki arkadaşlarımın yaş ortalaması etkili olmuştur muhtemelen-empati gücüm devasa ve korkunç, onun hakkında yazmaya başka bir gün girişeceğim.)
Hayır bekaretle alakası yok kız ve kadın kelimelerinin. Nasıl hissettiğinizle alakalı. Saf, temiz, umutlu, vs hislere ve düşüncelere sahip olanlara kız denir bence. Kız çocuğu. Büyüyecek, gerçek hayata atılacak ve büyüyünce kadın olacak bir birey. Kadın kelimesi ile olgunluk, sakinlik, ne istediğini bilmek, gereksiz yere umutlanmayan bireyleri ilişkilendiriyorum.
26 Martı 27 Marta bağlayan gece, kafede çatal bıçakları kurularken girdim 19 yaşıma. Çoğu kişi hatırlamadı bile. Pasta yiyip mum bile üflemedim. Hediyem de yoktu. Vardiya bitince eve gittim, kendi inançlarıma göre dua ettim ve Pamuşla oynadım. O gün içinde annem, babaannem, aile üyelerimin bir kısmı, yakın arkadaşlarım ve Osman the ateşçi aradı kutlamak için beni. (En garip kısmı Osmanın araması olmuştu. Artık o kadar yakın olmadığım birinin beni düşünmesi mutlu etmişti.) Ve benim için bu kadardı. 36 yaşına girmiştim.
Ne yazık ki hayatta bazen kendinizi, kim olduğunuzu ve nasıl hissettiğinizi unutabiliyorsunuz. Uzun süredir unutmuştum. Olgun davranmayı unutmuştum. Kolayca umut bağlamaya başlamıştım bazenleri. Bunun sebebini 21 yaşına girmiş ama büyüyememiş bir çocukla beraber olmama bağlıyorum. Unutturmuştu. Bu o kadar kötü bir şey miydi bilmiyorum çünkü 19 yaşındaysanız ama 36 hissediyorsanız arkadaş ve sevgili edinmek zor oluyor. Şimdi bile en büyük dertlerimi paylaşabildiğim insanlar benden en az 6 7 yaş büyük bedenen- tabi çok yakın ve yıllardır arkadaşım olan kişiler hariç.
Bugün, geçenlerde başladığım bir diziyi izliyordum gene. Sex and the City. Bana hatırlattı. Hüzünlü ama güzel bir hatırlayıştı. Umarım yakın zamanda unutmam.
Açıkçası, hastaneden çıktığım zaman, eğer unutursam tekrar oraya girmem gerekeceği gerçeğini kabullenmiştim. Ve bu korkunç bir şey değil. Erkek koğuşu korkunçmuş ama kadın koğuşunda 7-24 halay çekilmesi ve sigara saatlerinin kıtlığı haricinde bir sıkıntı yoktu. Bir şey daha vardı ama bu çok uzun ve acilen düzeltilmesi gereken bir konu. Buraya yazarak büyüyü bozmak istemiyorum.
Kısacası, oraya geri gitmem gerekecek bir gün. Bunun bilincindeyim. Ve o zaman umuyorum ki çıkmak için bu kadar çok istek duymayacağım- Pamuğu güvendiğim birine emanet edebilirsem..
xoxo-mor saçlı kız