En son ne zaman gözyaşlarımın ve sümüklerimin tuzlu tadını aynı anda tatmak zorunda kaldım hatırlamıyordum. O zaman bu zaman. Çok kötü durumdayım. Muhtemelen birkaç on dakika sonra kendime gelip “elif.survivor” isimli uygulamamı güncelleyipgüçlü görünen halimle devam edeceğim.
Ama şu an yapmak istediğim tek şey ölmek. Cidden. Çok korkunç değil mi? Düşünceler sonunda geri geldi. Galiba o uygulamanın bugunu buldum.
Pamuk’u sahiplenecek birini bulun lütfen, sokağa gitmesin, lütfen..
O dayanamayacağım gün çok yakınmış gibi hissediyorum.
Annem. Olayı çözdüğümde annemle bağrışıyordum. Telefondan tabi ki. Oraya gitmem bile olay oluyor çünkü Pamuk’u evde tek başına uzun süre bırakmak istemiyorum. Sadece anneannem kabul ediyor oğlumu evine. O kasabadaki ev de Nisan’a falan kadar kullanılamaz çünkü o kadar soğuk ki kışları suyu kapatıp boruları boşaltıyorlar borular çatlamasın diye. Zaten üzgünlükle söylüyorum kimseye katlanamıyorum bana sadece Pamuk’la gidebileceğim güvenli bir ev lazım, ikimiz.
Annem konusu ise şu: PARA
Benim terk edilme korkum var. Kendi öz babam terk etti beni. Annem neden terk edemesin? Başka birilerine bağlı olmak olayını geçtim, anneme bile güvenemiyorum bu konuda. Bir gün diyecek ki siktir git. Ben de o gün muhtemelen kendimi öldüreceğim. Veya Pamuk’u Işık ablalara emanet edip Bakırköy’e, ikinci evime gideceğim. Bir karton sigara, 50 lira, bir poşet kıyafet, 3 4 defter. Bunlar lazım. Ama çıktıktan sonra da bir şey değişmeyecek çünkü hiç param olmayacak.
Annem eğer benden gizli çok harcama içeren bir şeyler yapmıyorsa bana rahatlıkla para gönderebilecek durumda olan bir kadın. Ama her seferinde sorun yaratıyor. Yalvartmadan göndermiyor. Ama ona mecburum. Beni hiç zor durumda bırakmayacağını söylüyor. Beni hiç bırakmayacağını, beni her koşulda destekleyeceğini söylüyor.
Ama önemli olan sözler değil hareketler, değil mi?
Hareketleri bana siktir git diyor, şimdiden.
Bileklerim acıyor.
Daha yaşayacağım çok şey var.
İlknur az önce çıktı, ona neden hala anahtar vermediğimi biliyorum. Burak’a da anahtar veremem onun da farklı sebebi var. Başkası da yok zaten. Burak’ın sevgilisiyle tanışacağım yakında, onunla tanıştıktan sonra al nolur nolmaz diye ona anahtar bırakmayı düşündüm az önce. O kadar yalnızım. Başkan’a anahtar versem o daha mantıklı dedim kendime, onun da olmayacağını kabullendim sonra.
İstanbul’da yapayalnızım.
Dünyada yapayalnızım.
Neden evimin sadece iki anahtarlığı var anladım.
Tek başımayım çünkü.
Fiziksel olarak bile etrafımda çok insan yok ama ruhen.. Bomboşum.
Acaba dedim bir kedi benim için erken miydi, sonra bu düşünceyi tekrar tekrar tekrar defalarca siliyorum. Pamuk olmasaydı ben Nisan 2018de ölmüştüm. Ben bu sene onun sayesinde ve onun için hayatta kaldım.
İçim fiziksel olarak acıyor.
Muhtemelen hesabımda şöyle 200bin lira olsa harcayabileceğim, çok rahat olurum. Artık gerizekalı değilim para konusunda, hepsini hemen harcamazdım biliyorum. Hatta muhtemelen bu ay içinde en fazla 2bin harcar, tasarruf falan yapar üstüne de o paradan harcamamak için işe girerdim.
Bana güvence lazım.
Güvence lazım.
Şu an yıllar boyunca yaşayacağımı hayal edemiyorum bile, ölümüm yakındır, ama eğer yıllar boyunca yaşayacak olsam bile arkamda ihtiyacım olduğunda kullanabileceğim bir para olmalıydı.
Acaba babama dava açmak için çok mu geç?
Ya çok geç ya da çok erken..
Keşke kelimesini çok kullanmaya başladığımı fark ettim.
Ama anlamıyorum, milletin benimle aynı yerde okuyan kızı oğlu İstanbulda özel üniverite kazanıyor, ilk zamanlardan itibaren lüks evlerde yaşıyor, burun estetiği yapıyor, audisinin içinden story atıyor.. İlla ki onların da sorunları vardır ama onlar hiç terk edilme korkusu yaşamıyordur eminim. Kendi ÖZ ailelerinden değil en azından.
Biliyorum biliyorum annem de bana her seferinde söylüyor, onun da kendi işleri var benimle ilgilenmek onun 7 24 yapması gereken bir görev değil. Onun da kendi problemleri var. İşyerindeki problemleri, babamla problemleri, annesiyle, oğluyla, köpeğiyle ilgili problemleri.. AMA BEN DE VARIM YA, BURADAYIM!
Bilge ablamla anlaştık. Bana bir şey olursa Pamuğu sahiplendirecek mutlu olacağı bir yere. Cidden yapar, geçenlerde minik bembeyaz bir salağı Hollanda’ya gönderdi. Ben de o benden önce ölürse onun Bademini alacağım, Erdem abim göt diyormuş ona çünkü. O kadar iyi anlıyorum ki. Badem Bilge ablamın ilk göz ağrısı. Benle Pamuk gibi bir şey. Diğer iki salağı Erdem abi alır. Çünkü bu küçücük ev 4 salak kediyi artı bir beni taşıyamaz. Üstelik Pamuk dişi yoğunluğundan delirebilir, evde tek erkek olmanın zararları çok korkunç canlılar üzerinde, biliyorum.
Benim berbat krizim geçti. Şimdi çöpleri toplayıp yerleri silip güzel bir uyku ilacı atacağım, sonra da yumuşak ama oruspu yatağıma yollanacağım. Ne zaman bilmem.
Terk edilmek istemiyorum. Korkuyorum.
AAAA şu an düştü. Biri bana güzel ve mutlu olacağım ya da heyecanlanacağım bir şey söylediğinde korkuyorum ben. İşte bu yüzden. Terk edilmekten korktuğum için.
Korkuyorum.
Nefes almakta cidden zorlanıyorum.
Fiziksel bir acı hissediyorum sıklıkla.
Kollarımdaki çatlakları ve bileklerimi öpüyorum, sakinleşmek için, onlar daha fazla endişelenmesin diye.
İyi olabilirim.