elma dersem çıkma, armut dersem de çıkma, deprem, lütfen

Neden köpek gibi korktuğumu anladım.

Neden herhangi bir duyguyu elimde olmayan sebeplerden dolayı yaşadığımda korktuğumu da anladım.

Bunun son olmadığını da görebiliyorum.

 

Açıklayayım: Zaten iki haftadır falan garip bir deprem korkusu vardı içimde. Hislerime güvenirim. Deprem çantası yapmam gerektiğini biliyordum ama hiçbir zaman ona ayıracak param yoktu. Hoş, hala da yok.

Bu arada ayda bir saç için en az 100 lira vermek biraz üzüyor ama kuaföre gitmek kendimi ne olursa olsun mütiş hissetmemi sağlıyor. Yılda 1500 lira civarı buna harcasam bile. Ki kuaförüm batmadıkça benden aynı fiyatı alacak o yüzden içim rahat. Başka yerde 200 lira vereceğim boyayı 100 liraya, hatta param yoksa 50 liraya bile yaptırıyorum.

Annem aradı dün gece. Deprem olmuş dedi. Çanakkale depremi, onedioda gördüm dedim. Uyandıktan sonra yarı uyur şekilde onedioya bakıyorum, evet. Akşam 9 gibiydi ve ben ağır akşam yemeği uykumdan uyanmıştım. Ders çalışıyordum dedim. Hissetmedin mi dedi, yo dedim. Kapattık telefonu sonra.

10 dakika sonra ben Pamuşu mıncırırken aradı tekrar. Telefonunu şarja tak ve gitmeye hazır ol dedi. İşte o an bende kayışlar koptu.

Yaklaşık 24 saat boyunca ağır kalp çarpıntısıyla karışık panik atak geçirdim. Evet arada 4 saat uyudum ama iki kere kalbim yüzünden uyandım, bence sayılır.

Nevşehir’e ya da Ankara’ya gitmeyi düşündüm. Çünkü o kadar emindim ki bir şey olacağından. Biliyordum, dahası sis vardı günlerdir. Birisi de gezegenlerle ilgili bir şey demişti. Bir diğeri başka bir şey diyordu.

Hayal edin. 19 yaşındasınız. Daha önce hep küçük şehirde yaşamışsınız ve burada teksiniz. Kediniz var bir tek, o da siyah. -Geceleri bazen korkutuyor beni evet. İstanbul depremini tek başıma ve korumam gereken bir kedi varken nasıl atlatacaktım? Hemen planlar uydurmaya başladım. Aşırı deli gibi plan kurarım. Birisini düşünmeyi bitirmeden diğerini yarılarım gerçekten çok hissettiğimde. Ama problem vardı.

Gidince hoş karşılanabileceğim 3 yer düşünebildim. Ankaradaki ev, Nevşehirdeki ev ve ananemin evi. Bilge ablam saha gezisindeydi ve Ayçanın sınavı dolayısıyla onlarda hoş karşılanmazdım. Başka da ev gibi hissedebileceğim bir yer bilmiyorum zaten.

Ankarada annemlerin oturduğu ev kiralık ve aşırı eski ve kaliteli tahta yerlerden oluşuyor. Annem Pamuğu asla kabul etmedi ilk önce. Sonra onların köpeği olan Pamuk eğitimde olduğu için onu koydukları yere koymayı teklif etti. Rezil bir öneri. O çocuğu da alabilsem evime alır sarar sarmalar kucak kucağa uyurum. Küçücük bir camekanda birilerinin onunla ilgilenmesini bekliyor. Ve soğuk bence. (bu arada yaklaşık 9 aylık dişi golden isteyen varsa iletişim bilgilerim orda biyerde olacak annem size güvenirse eğitimden çıktıktan sonra sahiplenebilirsiniz) Eğer çocuğumu orada yatırırsanız ben de orada yatarım dedim. Sonra evin içine tel çekip o kısma koymayı teklif etti, komikti ama olur düşünürüm dedim. Olmayacak işler.

Nevşehirdeki ev ise “kardeşimle benim mahvettiğimiz” duvarları yeni boyattıkları için bir seçenek olamadı. Asla dedi. O ev aslında bizim(ben hariç) toplanma noktamız. Şu anda kimse yaşamasa da doğalgaz her zaman az da olsa yanıyor. Arabamız o evin önünde duruyor falan. (onu da satacaklarmış zaten-) Tek odada tutarım demem bile izin çıkarmadı. Oysa Nevşehirde biraz rahat zaman geçirebilirdim. -eh, benim hiç yaz tatilim olmadı denizli havuzlu

Diğer son ve en istekli olduğum halde en korktuğum seçenek ise ananemin eviydi. Vov, kesinlikle o evde tek başına kalmak göt ister. En azından bir yerden korkarak kaçan bir insanın sığınabileceği sakinlikte bir yer değil diyebilirim basitçe. Pamuk orta katta rahatça koşuşturabiliyor. Tüm evin bana kaldığını düşünürsek balkonda ya da terasta rakı keyfi yapardım. Dedemin plaklarını çalıp nostaljik bir hüzün yakalardım. Sorun ise şu. Soba zehirlenmesinden tırsıyorum. Ayrıca Pamuk salağının sobaya toslayacağından korkuyorum. Burada gecenin köründe bile veterinere gitmek için taksi bulabilirim ama orada, zor. Acil olarak evi terk etmem gerektiğinde çıkamayacağım zamanlardan hoşlanmıyorum. İkinci sorun ise suların daha kesik olması. Kışın orada kimse yaşamadığı ve geceleri hava -20ye kadar düşebildiği için suları çekiyorlar borulardan dayımlar. Mart sonunda falan açılıyor. Hem susuz hem yalnız hem de sobalı yaşamak çok büyük iş gibi geldi. Hani yapılır mı, yapılır. Ama gerek var mı, eh işte onu birkaç gün içinde ölürsem öğreniriz.

 

Sonra birkaç kişi ile konuştum. Bir bilim insanı, bir spiritüel kadın, bir salak arkadaş, bir iç ısıtıcı arkadaş ve tabi ki en son olarak Pamuk. Beni bu 5i rahatlattı.

Ha yanlış anlamayın, hala köpek gibi korkuyorum. Ama panik atak şeklinde değil.

Bir felaketin size doğru yaklaştığını biliyorsanız genelde kaçmaya çalışırsınız. Ama benim gidecek pek bir yerim yok. Şu anda hayal edebileceğim en iyi şey bu evin ferahevler tarafına ışınlanması ve bir anda adresimin değişmesi olabilirdi. Yani şey, hem metroya yakın hem sakin hem de sarı ve beyaz bölgenin arasında. 🙂 Belki seneye.. -Hoş annem 3 senede 3. evimi tutarsam benden yana delirebilir tamamen ama onu o zaman göreceğiz.

Korkusuzluk ve cesaret arasında fark vardır derler. Bilirsiniz. Ben cesur olmaya karar verdim. Önlemimi alıp sessizce olmaması için dua edeceğim. -Böyle zamanlarda tanrılara ihtiyacımız var, bizi güvende hissettirmeleri için. Hani elimizden bir şey gelmiyor ya, daha büyük güçlere havale ediyoruz. Ya da en azından havale etmeye çalışıyoruz.

Bu olaya anlam kazandıran part şuydu:

Öğreniyorum.

Bağımsız olmayı öğrendim. Kendi başıma bir şeyler yapmayı öğrendim sayısız defa ve sayısız konuda. Ama öğrenmediğim bir ölüm korkusu vardı. Hiç tek başına ölüm korkusu yaşamamıştım. Yaşadım. Hala yaşıyorum ama tabi atlatacağımı veya öleceğimi fark ettiğim için daha kolay oluyor şu an.

Sırada şey var, annemin parayı kesmesi ve geçim derdine girmem var. Ama ona pembe gözlüklerle bakarsak bi en az 7 yıl var.

Onu da öğrendikten sonra tamamen her şeyi kendim yapabiliyor olacağım. Gündelik hayattaki yani. Hoş pratikçe kavanoz açmayı pek beceremiyorum onu İlknur benim yerime yapıyor uzun sürmesin diye ama olsun. Siz anladınız.

Bunu fark edince biraz mutlu oldum.

Hey şu an fark ettim, daha önce hiç tek başıma bir ölüm atlatmadım. -dedelerimi saymıyorum birinde çocuk birinde sarhoştum-

Onu da atlatınca tamamım.

Biraz karışık bir şekilde öğrenmişim, o yüzden kafam karışıkmış.

Her şey bir şekilde yoluna giriyor. Elimizden gelen en iyi şekilde hazırlanmak ve güzel şeyler düşünmek işe yaramalı. Bence yani.

Gidip uyuyayım. Uyumalıyım.

x

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s