Uzun zamandır olduğumdan çok daha fazla high gibi hissediyorum.
Geçen sene veya daha öncekilerden birinde, kuzenim bana bu filmden bahsedip fragmanını izletmişti. Tabi ki o zamanlar kabarık film listeme sadık kalmayı düşündüğüm için çok da ilgilenmemiştim, listeye koyup geçmiştim. Ve evet listeyi de kaybetmiştim.
Bugün, gene lafı geçti Requiem For A Dream’in. Telefonda konuşuyorduk. Gündelik sorunlardan bahsetmekten hoşlanmıyoruz. Psikoloji en sevdiğimiz konu, çünkü başka insanlar anlamıyor.
Beraber büyüdüğümüz için mi yoksa sahip olduğumuz genlerin yanlışlıkla-tesadüf eseri çok benzemesinden mi bilmiyorum, aramızda bir bağ olduğuna inanıyoruz. Hani bazı ikizlerde olan bağ gibi. Tabi daha zayıf sinyallisi, ama gene de diğer tüm insanlardan yüksek. Bunun için kullandığımız özel bir kelime bile var ama tabi ki burada yazmayacağım çünkü özel.
Aynı evrelerden geçiyoruz Ayça ile, bazılarını o benden önce yaşıyor, bazılarını ben ondan önce. Tek farkımız onun daha zayıf olması ve çekirdek aileden kaynaklanan davranışlar. O yüzden onun tavsiyelerine hayati önem veririm.
Filmin ismi tekrar geçti, ben de masamın üzerine karaladım bugün izlerim eve dönünce diye ve derse gittim. Derste hocam da o filmden bahsetti, dedim n’oluyoruz.
Eve her şeyin sonunda dönebildiğimde aşırı yorgun ve hüzünlüydüm. Biraz da sarhoş gibiydim, her zamankinden iki üç tık daha fazla. İnsanlarla iletişim kurmak sağlığıma zararlı sanırım. Neyse, uyuyacaktım, vazgeçtim.
Filmi açtım.
Başı sıradan ergen filmi gibi geldi. Ooo uyuşturucu kanka ya falan.
Spoiler vermemek için çok bir şey yazmamak mantıklı ve yerinde olur.
Filmi bitirdiğimde sövüyordum. Neden sövdüğümden bile emin değilim şu an. Karmakarışık olan düşüncelerimi burada düzene sokmaya çalışacağım şimdi.
- Uyuşturucuya karşı tamamen kapalı görüşlü olmak günümüz dünyasında çok tehlikeli. Özellikle çocuklar olmak üzere herkes risk altında. Asla uyuşturucu kullanmam diyemez hiçkimse. Diyorsa muhtemelen en bağımlısı bile olabilir. “Asla asla deme” derler ya, tamamen doğru. Bu hayatta neyi ayıplar, neyi tamamen reddederseniz o gelir başköşenize oturur. Tamamen reddetmek yerine ılımlı davranmalıyız.
En azından üniversite okuyan insanlar veya bu ticaret yapılan bölgelerde yaşayan insanlar için söylüyorum bunu, hiç karşılaşmama ihtimaliniz varsa bu tabi ki lütfen tabi ki reddedin. Ama öyle bi zamanda yaşıyoruz ki karşılaşmama ihtimalimiz neredeyse yok gibi. İnsanlar her türlü şeyi deneyebilir. Kendi adıma konuşayım kullanan en az 5 6 tanıdığım vardır, şu an hatırlayabildiğim. Hisarüstü o kadar kötü ki bu konuda. Cami sokak özellikle, sanırım. Yani öğrenci tarafından bakıldığında. /Hisarüstü ikiye ayrılıyor: yerliler ve öğrenciler. Ve ben de hangisine aitim emin değilim. İki taraf da sıkıntılı/ Yani sevgili polis abi ablalarım eğer bunu okuyorsanız oraya azıcık sivil polis yerleştirmeniz bazılarımızın mütişliğinin boşa gitmesine ve harcanmamasına sebep olabilir bir düşünün derim.
Uyuşturucuya tamamen karşıyım kesinlikle olmamalı demiyorum. Ama bu film her tür bağımlılığın ölümcül derecede tehlikeli olabileceğini gösteriyor. Sanırım en iyisi arada bir kullanılacak olsa bile basit şeyler olması. Kimyasal uyuşturucular çok tehlikeli. Evet bunun içine antidepresanlar da giriyor. Bakın onların aşırı bağımlısıydım, kesinlikle 3 5 görüş almadan antidepresana başlamayın. Grip gibi şeyler haricinde 3 5 görüş almadan tedaviye girmeyin, kesinlikle. Ve eğer gerçekten bilinçli bir insan değilseniz, “Bir kereden bişey olmaz” demeyin! Bir kereden iki olur, iki kereden on olur, on kereden “daha etkili bir şey varmış hadi onu deneyelim” olur.
Eğer gerçekten bilinçli olduğunuza EMİNSENİZ bile bitkisel olmayan herhangi bir şeyden uzak durun. Mahveder.
Hoş, açıkçası zaten çoğumuzun parası yetmez. Yani bir iki kere bitkisel bir şeyler denedim ve sonrasında düşündüm ki, biraz alkol ve çöpe atmadığım depresyon ilaçlarımı kullanarak aynı seviyeye ulaşabiliyorum. Daha ucuz ve illegal değil.
Bu konu hakkındaki mütiş düşüncelerim tabi ki bunlarla kalmıyor ama bazı şeyleri kelimeye döküp düzgün bir şekilde anlatmayı pek beceremiyorum.
Evet bir miktar baya bir miktar high bir miktar haldeyim, alkolsüz, uyuşturucusuz, ilaçsız
bakın, oluyor
2. Akıl hastanelerinde yatan insanlar insan mı?
EVET!
Bu zaten benim büyük travmalarımdan biridir. İçeriyi gördüm, cidden yaşadım. Doktor veya sağlık görevlisi olarak, gözlemci veya güvenlik olarak, ziyaretçi olarak girmeniz içeriyi anlamanıza asla yardımcı olmaz. Nasıl bir şey olduğunu gerçekten anlamak için içeride olmanız gerekiyor.
Evet, bazılarının bilinci yerinde değil gibi görülebilir, belki de yerinde değildir tabii onların beyinlerinin içinde yaşamadım. Ama bu kesinlikle sizin bize hayvanmışızçasına bile değil bir cansızmışızcasına berbat davranışlarınızı hoşgörmez. EY 6 YIL TIP OKUYUP ONUN ÜSTÜNE BİLMEM KAÇ YIL UZMANLIKLA UĞRAŞAN DOKTORLAR, EY ORADA BİZİMLE ETKİLEŞİME GEÇME İMKANI VE/VEYA ZORUNLULUĞU OLAN GÖREVLİLER, çoğunuz çok kötüsünüz. Biz hastalar da canlıyız. Biz de ilgi hak ediyoruz. Biz de üşüyoruz. Biz de üzülüyoruz. Biz de utanıyoruz. Bizim de canımız bir şeyler çekiyor. (bazenleri bize de minnoş minnoş abur cubur verirlerdi bazıları, teşekkürler- mesela yılbaşı akşamı normal yiyeceklere ek olarak kolamız, pastamız ve kuruyemişimiz vardı)
Ben gene orada da ayrıcalıklı hissettim ama. Neden mi? Diğerlerinden daha az krize giriyordum. Aklım başımdaydı. Boğaziçinde okuduğumu (!hazırlıkta olduğumdan kimsenin haberi yoktu galiba!) biliyorlardı. Elime kalem bile verdiler. Ama diğerlerini gözlemlemek de çok acılıydı. Suna anne vardı, bir gün çok fena hasta olmuştu. Kadın orada yatıyordu yani tek kişilik koltukta ne kadar yatılabilirse, ben de onla ilgilenmesi için bi hemşireyle konuşmaya çalışıyordum. İlaç isteyecektim çok bir şey değil, ateş düşürücü, ağrı kesici falan. Hemşireler yüz vermedi. Doktorlar da genelde ya koğuş dışında oluyorlardı ya da koğuş içindeki odalarında kapıyı kilitleyip oturuyorlardı. Koğuşa girip henüz doktor odasına ulaşmayan bir tane yakaladım dedim hasta çok kötü. Biraz yaklaştı koltuklara doğru. O kadar kibirli bakıyordu ki. Dokunmadı bile. Baktı. Suna Hanım hasta mısınız dedi. 4 5 kelimeyle anlattı derdini Suna anne, doktor tamam dedi birazdan ilgileneceğim, ve gitti. Yarım saat bir saat daha orada kıvranmasını izledim kadının. Hemşire tuttu kolundan doktor odasına götürdü sonra. 5 dakika sonra geldi. Ne olduğunu sordum. İlaç verdi dedi su getirdim. İki hapı yuttu. Daha da ilgilenmediler kadınla bu konu hakkında.
Evet evet biliyorum doktorlar da yoğun ve bu konuda onlara da üzülüyorum. Ama hastan için elinden geleni yapmalısın. Belki benim dikkatimi çekip birilerini uyarıp inat etmeseydim kadın havale geçirecekti?
Acaba neredesin Suna anne.
3. Bağımlılara güven olmaz. Sevdiğin kadının başka bi adamla olmasını bile isteyebilirsin ondan. İsteyebilirsin diyorum izin vermek bile değil istemek. Bunun çok önemi var.
Bağımlı bir insan seni herhangi bir yönden herhangi bir silahla vuracak görünmez bir düşman gibidir. GÜVENME. Evet bağımlıysan bile bağımlı bir insana güvenme.
4. Hayatta ulvi ve -ulvi kelimesinin zıt anlamlısı olan unuttuğum bir kelime- amaçlar vardır. Ulvi amaçlar edinmek gerekiyor. Belirli maddi bir sonucu elde ettikten (örn: mezun olduktan, ev aldıktan, evlendikten, cumhurbaşkanı olduktan, çocuğunu üniversiteden mezun ettiken, kim milyoner olmak isterde en yüksek ödülü kazanıp o parayı istediğin gibi kullandıktan) sonra yapacak bir şey kalmaz. Boş boş duvara bakıp “ya şimdi” denir. Hayat orada biter. Onun yerine dünyayı daha yeşil yapmak, İstanbuldaki insanların hayat kalitesini artırmak, ne bileyim gelmiş geçmiş geçecek en mütiş bilim insanı olmak, deneyim kazanmak ve mutlu olmak gibi ulvi hedefler bizi canlı tutar.
Asla tamamlanıp tamamen bitecek bir amaç edinmeyin.
Emin değilim ama sanırım yüksek ilhamım gitti ve yerini uyku aldı. Düzenimi sokmaya çalışıyorum da bu aralar. Gece gene 2 oldu. Gideyim ben. Mıncıracağım kara bi Pamuk’um var.
Not: Filmi izleyin. Herkesin hissettikleri ve çıkarımları farklı oluyor.
Not 2: Three Days Grace ve Requiem For A Dream birleşmiş harika bir kayıt var. Tabi ki spotifyda bulamadım ama buyrun bir de buradan bakın:
x
Kör göze parmak bir filmdi, genel kanının aksine ben çok da sevemedim fakat filmin müziği olan Lux Aeterna harika.
BeğenLiked by 1 kişi
zevkler tamamen kişiseldir, sevmeyenleri de anlıyorum. aynı benim yüzüklerin efendisini bir türlü sıkılmadan bitirememem gibi 😊
BeğenLiked by 1 kişi